Kürtaj tartışması: Kadınların bedenleri üzerindeki kontrol hakkı

Kadınların özgürlüğü için verilen mücadelenin bir kazanımı olan kürtaj hakkı, tüm dünyada kürtaj hakkı yasallaştığından beri sağcıların saldırısı altında. Sağın argümanları genellikle ceninin "yaşama hakkı" üzerinden, "vicdan" ve "ahlak" çerçevesinden üretilir. Tayyip Erdoğan da bu tartışmaya en alt seviyeden, "Kürtaj cinayettir" diyerek katıldı. Oysa kürtaj hakkı tamamen politik bir tartışma ve kadınların kendi bedenleri üzerindeki kontrol hakları ile ilgili.

Kürtajın tarihinin 4. yüzyıla kadar geri götürülebileceği biliniyor. Yasal olmadığı veya cezai yaptırıma tabi tutulduğu dönemlere ait istatikler pek bilinmese de, yasallaşmasından önce kaçak yollarla gerçekleştirilen kürtajların sonucu her yıl on binlerce kadının hastanelere başvurduğu bir gerçek. Kürtajın bir hak olarak yasallaşması ise, örneğin İngiltere'de 1967'de veya ABD'de 1973'te, o dönemlerdeki kadın hareketlerinin verdiği kitlesel mücadelelerin ürünü. Ve o günden beri sağcılar, bu yasaların ya içeriğini daraltmak ya da toptan kaldırılmasını sağlamak için mücadele ediyorlar.

Türkiye'de ise kürtaj ilk kez 1980 cuntasından sonra "nüfus planlaması" tertibatı çerçevesinde -gebeliğin ilk 10 haftası dahilinde- serbestleştiriliyor. Bir toplumsal mücadele dalgasının ürünü olmadığı için, konu ile ilgili geniş kitleleri kapsayan bir tartışma ortamının yaşandığını söylemek güç.

Bu yüzden Başbakan Tayyip Erdoğan, klasik bir sağcı olarak kürtaj hakkına saldırmak istediğinde, Avrupa'daki fikirdaşları gibi "yasal kürtaj süresinin 24 haftadan 20 haftaya düşürülmesi" gibi daha küçük hedeflere yönelmek yerine "Kürtaj cinayettir" diyerek tartışmanın en başına dönmeyi seçebiliyor. Üstelik sağcıların bu klasik "yaşam hakkı" argümanı, tartışmanın bu coğrafyada köklü bir geçmişi bulunmadığı için çok çekici bulunabiliyor, taraftar toplayabiliyor.

Ahlak veya vicdan tartışması mı?

Sağın meseleyi "cenini öldürme" diye dillendirip tartışmayı "ahlaki" ve "vicdani" bir boyuta çekmeye çalışmasının ardında, Tayyip Erdoğan'ın deyimiyle söylersek, tamamen ideolojik gerekçeler var. Öyle ya, yüzlerce insanın hayatını kaybedeceği bile bile sınır ötesi operasyon tezkeresi oylanırken hiçbir AKP'li vekilin aklına "vicdan" veya "yaşam hakkı" gelmiyor. Veya hasta tutsakların tedavi görebilecekleri düzenlemelerin yapılması gündeme getirilidğinde yine Başbakan'ın aklında yaşam hakkına dair bir kırıntı göremezsiniz. Hatta sağcı politikacılar "Her kürtaj cinayettir, her kürtaj bir Uludere'dir" dediklerinde Uludere'de cinayet işlediklerini seve seve kabullenirler.

Üstelik, Avrupa'daki "yaşam yanlısı" (yani aslında "kadının seçme hakkına karşı") lobilerin hazırlattığı "bilimsel" araştırmaların da çoğu yanlışlanmış durumda. Ceninin "hissedebildiği" veya "hareket ettiği" yönündeki iddialar tıbbi araştırmalar tarafından yalanlanıyor.

Kürtaj hakkına saldırı neyi hedefliyor?

Bizim için ise, potansiyel bir canlı olan, doğuma kadar kadının bedenine bağlı bulunan ceninin "hakları", hiçbir zaman kadınların haklarının önüne konulamaz.

Sağcıların kürtajın cinayet olduğunu ileri süren argümanı, kadını basit bir kuluçka makinesi olarak gören, onu "biyolojinin kölesi" yapmayı amaçlayan, erkeklerden farklı olarak onun cinselliğini doğurganlığına eşiteyen cinsiyetçi ideolojinin bir ürünü.

Kürtaj hakkına saldırmak, temelde, kadının kendi bedeni üzerindeki kontrol hakkını elinden almak; kadının görevini basitçe "çocuk doğurmak ve onu yetiştirmek" olarak tanımlayarak kapitalizmin kutsal ahlakını, ve yeni işçi kuşaklarının "terbiye" içerisinde yetişmesini sağlayacak "çekirdek aileyi" koruma güdüsü taşıyor. Tartışma bu yüzden tamamen politik.

Kadının seçme hakkı için mücadele

Üstelik yasal kürtaj hakkına saldırılması en çok işçi kadınları vuruyor. Kürtajla ilgili yasaklar uygulandığında kürtajlar sona ermiyor, kaçak yollarla yapılmaya devam ediliyor. Orta ve üst sınıf kadınlar yurt dışını veya özel klinikleri tercih edebilirken, yoksullar "yeni işçi kuşakları" üretme dışında seçeneksiz bırakılıyor.

Kürtaj hakkı, kimi yerlerde yasallaştığından beri sağcılarla solcular arasındaki temel mücadele konularından biri.

Kadınların özgürlüğü için kürtajın herkes için güvenli, hızlı ve ücretsiz olarak ulaşılır bir hak olması gerekiyor. Bunun için de meselenin en iyi ihtimalle "nüfus kontrolü" açısından ele alındığı Türkiye'de, Tayyip Erdoğan'ın kadını ikincil konuma iten "cinayet" argümanına karşı kadının seçme hakkı etrafında bir mücadeleyi örmekten geçiyor.