Meltem Oral: Kürtaj cinayet değil haktır!

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan yine "üç çocuk isterim" diye buyurmuş, bravo. Tam unutacak oluyoruz ki, kendisi belirli aralıklarla bu talebinin unutulmayacak kadar ciddi olduğunu hatırlatıveriyor. En son hızını alamayıp, performans koçu edasıyla Kazakistan Başbakanı'na en az beş çocuk doğurmaları gerektiğini söylemişti. Herhalde ülkenin kapladığı coğrafi alanla nüfusu arasında kurduğu hassas matematiksel korelasyonların ürünü olsa gerek bu rakamlar. Bütün ülkeler için incelikle hesaplanmış benzer tavsiyelerinin olup olmadığını önümüzdeki günlerdeki başka yurt dışı gezilerinde öğrenmeyi umut ediyoruz.

Ancak bu sefer Erdoğan, sosyal sorumluluk hususundaki duyarlılığını sergilemekte üç çocuk dileğiyle yetinmedi. Kendisinin bu konularda yoğun ve derinlikli bir düşünsel emeğin ürünü olduğu açık olan yeni talepler geliştirdiğini görüyoruz. Erdoğan, Uluslararası Parlamenterler Toplantısı'nda "Sezaryanla doğuma karşıyım, kürtajı cinayet olarak görüyorum. Ha anne karnında bir çocuğu öldürürsünüz ha dışarıda öldürmüşsünüzdür. Fark yok" demiş. Toplantı çok mu sıkıcı geçiyordu bilmiyorum ama Başbakan'ın tüm toplumu daha duyarlı olmaya çağırdığı bu konu hakkında birkaç şey söylemek bir zorunluluk.

Siz çocuk öldürmeyi iyi bilirsiniz

Erdoğan'ın sözleri karşısında insanın aklına "riyakârlık" dışında başka bir sözcük gelmiyor gerçekten. Başbakanın çocuk ölümlerine karşı ne kadar duyarlı olduğunu anlamak için fazla düşünmeye gerek var mı? Polisin attığı gaz bombalarının evinde oynarken kaç tane bebeğin kafasına isabet ettiğini hesaplayamıyoruz. Evinin önünde havan mermisiyle öldürülen 14 yaşındaki Ceylan Önkol, Başbakan'ın duyarlılığının kapsama alanına girmiyor belli ki. En son Roboski'de bizzat bu devlet tarafından katledilen 34 kişinin 17'sinin çocuk olması da Başbakan'da zerre duyarlılık yaratmıyor anlaşılan. Aksine ırkçı İdris Naim Şahin'le el ele diz dize katliamı savunuyor, katliamı telin edenlere aba altından sopa gösteriyor. Kürtten çocuk olmaz mı Başbakan?

Ahlakınız batsın!

Çocuk doğurup doğurmama tasarrufu kadına aittir. Hiçbir iktidarın kadın bedeni üzerinden devlet politikası geliştirmeye hakkı yoktur. Erdoğan'ın o çokça tekrarladığı "3 çocuk doğurun" vecizesinin de, "kadın erkek eşitliğine inanmıyorum" demesinin de, parti temsilcilerinin, bakanların, patronların cinsiyetçi açıklamalarının da dönüp dolaşıp dayandığı yer aile kurumunun "kutsallığı" oluyor. Hükümet, LGBT, kadın erkek eşitliği, aile gibi konularda "genel ahlak" perdesinin arkasına geçerek, bu konuda daha fazla özgürlük talep edenleri ahlaksızlıkla niteliyor. Tipik neoliberal-muhafazakâr söylemlerle ailenin kutsallığına, çocuk doğurmanın gerekliliğine, kürtaja dair Bushvari açıklamaların alt metninde yeni işgücü kuşaklarına duyulan ihtiyaç açıkça okunuyor.

Devletin yapması gereken toplumu kürtaj karşıtı duyarlılık çerçevesinde kenetlendirmek değil, kürtajın erişilebilir olmasını sağlamaktır. Kürtaj ücretsiz, sağlıklı koşullarda uygulanan, psikolojik destek imkânı sağlanan bir süreç olmalıdır. Okullarda korunma yöntemleri konusunda bilgilendirici cinsellik dersleri verilmelidir. Başbakan Erdoğan ise duyarlılık yaratacak bir konu arıyorsa 13 yaşındaki bir çocuğa tecavüz eden 26 kişi hakkında mahkemenin verdiği karara baksın!

Meltem Oral